İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ DÖNEM: TOPLUMSAL VE MESLEKİ PERSPEKTİFTEN BİR DEĞERLENDİRME Ecz. Erdoğan ÇOLAK, Başkan

Eczacılığın bugünkü durumunu ve içinden geçtiğimiz süreci anlayabilmek için, bir dizi yapısal ve tarihsel çoklu etmeni açıklamak gerekiyor. Zira, tarihsel-yapısal bağlamına oturtulmayan bir tartışmanın gündelik sınırlarına hapsolmak, bizi kör kuyularda merdivensiz bırakabilir. 1960?lı yıllardan itibaren, kimilerinin ?bilgi / teknoloji toplumu?, olarak adlandırdıkları yeni bir döneme girildi. Bu dönemin özelliği, profesyonel mesleklere duyulan ihtiyacın artması idi. Nitekim, uzman işgücünün bu dönemde sayıca ikiye, üçe katlandığına tanık olduk. 1980?de 7.000 olan eczacı sayısı, 1996?da 17.000?e, bugün ise, 24.000?e çıkmış durumda. Ancak süreç içinde piyasa, talepten fazla uzman işgücü ürettikçe, uzman emeğin değeri, teknolojinin ilerlemesi ile de, insanın üretim sürecindeki kontrolü azalmaya başladı. Dolayısıyla bu yıllar, emek-yoğun ve uzmanlık gerektiren işlerin belirli oranda değerini yitirmesini beraberinde getirdi. Ek olarak, Türkiye?de 1980?lerin sonuna kadar utangaç bir biçimde yapılmaya çalışılan özelleştirmeler, 1990?lar ve 2000?lerle birlikte, hiçbir ideolojik-siyasal engele çarpmadan yapılagelir oldu. Sağlığın özelleştirilmesi, sağlık çalışanlarının kontrollerinin iyice azalması anlamına geldi. İstihdam biçimleri de radikal bir biçimde değişti. Bu sürecin diğer bir özelliği, teknolojik gelişmenin yaygınlaştırılması ve yönetimin merkezileştirilmesi işlevlerini üstlenen özerk bir bürokratik aygıtın ortaya çıkması idi.

Teknolojik ilerleme, gereğinden fazla uzmanın varlığı, özelleştirme, yeni ve özerk bürokratik aygıtların kurulması ile karakterize olan bu dönem ?sağlık çalışanlarının işçileşmesi? sonucunu doğurdu. Bugün ABD?de ilaç piyasasının yüzde 40?ından fazlasını elinde tutan üç şirket, tüm Amerika?daki eczacıların dörtte birini istihdam ediyor. Elbette, bu, eczacı açısından iş süreçleri üzerindeki kontrolünün tamamen ortadan kalkması, ?adanmış sağlık personeli? imajından, büyük bir hızla 9-6 çalışan maaşlı eczacılar imajına doğru kayış ve buna bağlı olarak çok ciddi bir prestij kaybı, hepsinden önemlisi iş güvencesinin yok olması anlamına gelmekte. Bu bakımdan, zincir eczane olgusuna karşı çıktığımızda eczacıların işçileştirilmesi girişimlerine karşı çıkmış oluyoruz. İşte bu noktada, 21 Aralık mitinginin tam da atılan en hızlı, en açık salvoya ciddi bir yanıt olduğu gerçeğini bir kenara ayırmak gerekiyor.


Eczacıların ve diğer sağlık çalışanlarının işçileşmesi sürecini hızlandıran en açık mekanizma olmasına karşın, tek mekanizma yasal düzeyde değişiklik değil. Hatta çoğu zaman, yasal değişiklik, yapıyı toptan değiştirmez, sadece mevcut eğilimin yasal bir karşılık bulması anlamına gelir. Yani, varolan sistemin yerine bir başkasını koymaz, sistemin tarihsel eğilimine uygun yeni bir yasal çerçeve kurar. Bu bakımdan, eczacı-eczacı ortaklığı meselesinin gündeme gelebilmiş olması, elbette eczanelerin 2004?ten beri yaşadığı kan kaybının bir sonucu idi. Bununla birlikte, bir dizi başka yasal düzenlemenin mantıki uzantısı olarak görülmekteydi. Hastanelerin özelleştirilmesi, primli sisteme geçiş, otonom- bürokratik aygıtın kuruluşunun tamamlanmış olması, otomasyon sistemi altyapısının tamamlanması, tıbbi teknolojinin hızlı penetrasyonu gibi gelişmeler ve buna uygun düzenlemeler, son beş yıla damgasını vurdu. Sağlık çalışanlarının işçileşmesi, bu devasa yapısal dönüşümün hem bir sonucu, hem de nedenidir.

Bu dönüşüm (Sağlıkta Dönüşüm), ilaç piyasasının kontrolünü devlete verirken, piyasanın liberalleşmesini de beraberinde getirdi. Piyasanın liberalleşmesinin iki anlamı vardır; özel aktörlerin daha fazla dahli ve bunun bir sonucu olarak kamunun harcamalarının düşmesi beklentisi. Sağlık harcamalarının düşmesi ise, Türkiye?de her zaman ilaç harcamalarının düşmesi anlamına geldi. Hatta Türkiye?nin ilaç hakkındaki tek politikasının bu olduğu ileri sürülebilir. İlaç harcamalarını düşürmenin yolu, teknolojik yatırım ve talep arttığına göre, bu eğilimden kaçış için 1) çeşitli idari/yasal düzenlemeler (referans fiyat, eşdeğer ilaç uygulaması, provizyon sistemi gibi) ile, 2) emeğin maliyetini düşürmek (kademeli kar marjı, avans sistemi, sağlık çalışanlarının işçileşmesi) 3) maliyeti talep sahipleri ile paylaşmak (muayene ücreti, primli sistem) olacaktır.

Eczacıların ve diğer sağlık çalışanlarının işçileşmesi sürecini hızlandıran en açık mekanizma olmasına karşın, tek mekanizma yasal düzeyde değişiklik değil. Bu bakımdan, eczacı-eczacı ortaklığı meselesinin gündeme gelebilmiş olması, elbette eczanelerin 2004?ten beri yaşadığı kan kaybının bir sonucu idi. Bununla birlikte, bir dizi başka yasal düzenlemenin mantıki uzantısı olarak görülmekteydi. Hastanelerin özelleştirilmesi, primli sisteme geçiş, otonom- bürokratik aygıtın kuruluşunun tamamlanmış olması, otomasyon sistemi altyapısının tamamlanması, tıbbi teknolojinin hızlı penetrasyonu gibi gelişmeler ve buna uygun düzenlemeler, son beş yıla damgasını vurdu. Sağlık çalışanlarının işçileşmesi, bu devasa yapısal dönüşümün hem bir sonucu, hem de nedenidir.

Eczacıların ve diğer sağlık çalışanlarının işçileşmesi sürecini hızlandıran en açık mekanizma olmasına karşın, tek mekanizma yasal düzeyde değişiklik değil. Bu bakımdan, eczacı-eczacı ortaklığı meselesinin gündeme gelebilmiş olması, elbette eczanelerin 2004?ten beri yaşadığı kan kaybının bir sonucu idi. Bununla birlikte, bir dizi başka yasal düzenlemenin mantıki uzantısı olarak görülmekteydi. Hastanelerin özelleştirilmesi, primli sisteme geçiş, otonom- bürokratik aygıtın kuruluşunun tamamlanmış olması, otomasyon sistemi altyapısının tamamlanması, tıbbi teknolojinin hızlı penetrasyonu gibi gelişmeler ve buna uygun düzenlemeler, son beş yıla damgasını vurdu. Sağlık çalışanlarının işçileşmesi, bu devasa yapısal dönüşümün hem bir sonucu, hem de nedenidir.

2004 Beşeri İlaçların Fiyatlandırması Hakkında Tebliğ, bu konu

26 Ocak 2009 - Okunma Sayısı : 1206